Toplumlar, nadir zamanlar haricinde, hep iki uçlu olmuştur. Seçkin-Bayağı, Üst-Alt, Havas-Âvam,
Parti-Proleterya... Seçkin zümre veya kişi, alt tabaka üzerinde hakimiyet sahibidir. Yemelerinde, içmelerinde, gezmelerinde, hürriyetlerinde... Hürriyet, seçkin(ler)in hakimiyetinin son raddesi gibi gözükse de öyle değil. Son radde, bilgi üzerindeki hakimiyettir.
Obskürantizm
Bilgi üzerindeki hakimiyet kendini obskürantizm olarak göstermektedir. Obskürantizm kavramı Türkçeye "bilmesinlercilik" şeklinde geçmiştir daha doğrusu çevrilmiştir. Seçkin zümre veya kişi alt tabakanın veya proleteryanın neyi bilip bilmemesi gerektiğini de belirlemeye başlarsa obskürantizm meydana gelir. Öyle ki genelde bazı bilgiler gizlenerek alt tabakanın "uyanışı"nı ertelemek veya imkansız kılmak için kullanılır. Bunu sağlamak, seçkinlerin maharetine bağlı.
Geçmişten günümüzde Obskürantizmin imkanlılığı
Tarihte -bildiğimiz kadarıyla-, mesafeler, günümüzdeki kadar hiçbir zaman kısa olmadı. Globalleşme artıkça toplumlar müthiş bir etkileşime girdi. Ancak bundan, fazla değil, 60-70 sene öncesine kadar bu kaynaşma pek de mümkün değildi. Bu sebeple "kültürler" kendilerine özgü ve daha fazlaydı.
Buradan hareketle geçmişte "bilgi saklama"nın daha kolay olduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüzde buna imkan yoktur diyebilirim. Kitle iletişim araçları o kadar "kişiselleşti" ki artık bilgi yığınları, cüzi bir ekipmanla önümüze seriliyor. Ansiklopediler, bibliyografiler, şiirler, romanlar... Tabi ki her belge "ağ"da yer almıyor. Ancak şu anki yığın hiç de küçümsenecek gibi değil.
Neo-Obskürantizm
Bilginin saklanması eski moda bir obskürantizm. Seçkinler yeterince yetkin kişilerse obskürantizmi günümüze adapte edebilirler. Öyle ki bilgi, onu işleyen bir idrak olmadan, tek başına değersiz ve gereksizdir. Buradan da yeni bir durum ortaya çıkıyor: İdrakin kısıtlanması.
İdrakin kısıtlanması elbette ki çok zordur ancak mümkündür. Kişinin en önemli öğretmenlerinden biri hatta belki de en önemlisi çevredir. Seçkinler çevreyi biçimlendirerek bunu başarabilirler. Hiç kuşkusuz bunu da -büyük ölçüde- yine bilgi yığınlarıyla sağlarlar.
Bebeklikten itibaren, insanın "fazla" düşünmesini engelleyerek ona hazır bilgi sunarak idrak köreltilebilir. Körelen idrak merak etmez. Meraklı olmayan insan ise daha fazlasına gerek duymaz. Daha fazlaya ihtiyaç duyacağı alan boş bilgidir. Böylelikle insan her alanda üreten değil tüketen konumuna geçer, Obskürantizm yeniden galip gelir.
Neo'dan da kurtulmak
Obskürantizmi neredeyse yok eden araçlar bizi yeniden onun eline düşürüyor. Buna karşılık bizim yapabileceğimiz yine de bir şeyler var: Okumak ve yazmak.
Okumalı, çok okumalı... Tek alanda değil birden fazla alanda; bir kişiyi değil birçok kişiyi... Bu sayede karşılaştırabileceğimiz argümanlarımız olur. Bu argümanlar sayesinde konuşur ve öğreniriz. Öğrenir ve üretiriz. Peki neyi üretmek? Cevap basit: Bilgiyi.
Yazarak, çizerek kalıcı hale getirebiliriz bilgiyi. Ne kadar fazla yazarsak o kadar katkıda bulunuruz bilgi deryasına. Ama önemli bir şart var: Düşünerek yazmak. "Bir konuşmadan önce bin düşün" atasözünü yazmak için kullanırsa binden fazla düşünmek gerekir. Kabiliyetli ve zeki kişilerde elbette ki bu durum değişecektir. Ancak bunun bir kıyas veya yarış olmadığını eklemek isterim.
Sonuç ve son birkaç söz
Günümüzde obskürantizmden bahsetmek bu nedenlerden dolayı abesle iştigaldir. Ansiklopedilerin girişinin yasaklanması doğru değil ancak mümkün de değil. Önemli olan işleyen bir idrake sahip olmak veya bunun için çabalamak.
Ancak idrak ile bilgi yığını harmanlanınca üretebilir ve medeniyete katkıda bulunabiliriz. Aksi takdirde tüketir ve sınıflara ayrılırız. Her zaman olduğu gibi tercih yine bizim...
Parti-Proleterya... Seçkin zümre veya kişi, alt tabaka üzerinde hakimiyet sahibidir. Yemelerinde, içmelerinde, gezmelerinde, hürriyetlerinde... Hürriyet, seçkin(ler)in hakimiyetinin son raddesi gibi gözükse de öyle değil. Son radde, bilgi üzerindeki hakimiyettir.
Obskürantizm
Bilgi üzerindeki hakimiyet kendini obskürantizm olarak göstermektedir. Obskürantizm kavramı Türkçeye "bilmesinlercilik" şeklinde geçmiştir daha doğrusu çevrilmiştir. Seçkin zümre veya kişi alt tabakanın veya proleteryanın neyi bilip bilmemesi gerektiğini de belirlemeye başlarsa obskürantizm meydana gelir. Öyle ki genelde bazı bilgiler gizlenerek alt tabakanın "uyanışı"nı ertelemek veya imkansız kılmak için kullanılır. Bunu sağlamak, seçkinlerin maharetine bağlı.
Geçmişten günümüzde Obskürantizmin imkanlılığı
Tarihte -bildiğimiz kadarıyla-, mesafeler, günümüzdeki kadar hiçbir zaman kısa olmadı. Globalleşme artıkça toplumlar müthiş bir etkileşime girdi. Ancak bundan, fazla değil, 60-70 sene öncesine kadar bu kaynaşma pek de mümkün değildi. Bu sebeple "kültürler" kendilerine özgü ve daha fazlaydı.
Buradan hareketle geçmişte "bilgi saklama"nın daha kolay olduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüzde buna imkan yoktur diyebilirim. Kitle iletişim araçları o kadar "kişiselleşti" ki artık bilgi yığınları, cüzi bir ekipmanla önümüze seriliyor. Ansiklopediler, bibliyografiler, şiirler, romanlar... Tabi ki her belge "ağ"da yer almıyor. Ancak şu anki yığın hiç de küçümsenecek gibi değil.
Neo-Obskürantizm
Bilginin saklanması eski moda bir obskürantizm. Seçkinler yeterince yetkin kişilerse obskürantizmi günümüze adapte edebilirler. Öyle ki bilgi, onu işleyen bir idrak olmadan, tek başına değersiz ve gereksizdir. Buradan da yeni bir durum ortaya çıkıyor: İdrakin kısıtlanması.
İdrakin kısıtlanması elbette ki çok zordur ancak mümkündür. Kişinin en önemli öğretmenlerinden biri hatta belki de en önemlisi çevredir. Seçkinler çevreyi biçimlendirerek bunu başarabilirler. Hiç kuşkusuz bunu da -büyük ölçüde- yine bilgi yığınlarıyla sağlarlar.
Bebeklikten itibaren, insanın "fazla" düşünmesini engelleyerek ona hazır bilgi sunarak idrak köreltilebilir. Körelen idrak merak etmez. Meraklı olmayan insan ise daha fazlasına gerek duymaz. Daha fazlaya ihtiyaç duyacağı alan boş bilgidir. Böylelikle insan her alanda üreten değil tüketen konumuna geçer, Obskürantizm yeniden galip gelir.
Neo'dan da kurtulmak
Obskürantizmi neredeyse yok eden araçlar bizi yeniden onun eline düşürüyor. Buna karşılık bizim yapabileceğimiz yine de bir şeyler var: Okumak ve yazmak.
Okumalı, çok okumalı... Tek alanda değil birden fazla alanda; bir kişiyi değil birçok kişiyi... Bu sayede karşılaştırabileceğimiz argümanlarımız olur. Bu argümanlar sayesinde konuşur ve öğreniriz. Öğrenir ve üretiriz. Peki neyi üretmek? Cevap basit: Bilgiyi.
Yazarak, çizerek kalıcı hale getirebiliriz bilgiyi. Ne kadar fazla yazarsak o kadar katkıda bulunuruz bilgi deryasına. Ama önemli bir şart var: Düşünerek yazmak. "Bir konuşmadan önce bin düşün" atasözünü yazmak için kullanırsa binden fazla düşünmek gerekir. Kabiliyetli ve zeki kişilerde elbette ki bu durum değişecektir. Ancak bunun bir kıyas veya yarış olmadığını eklemek isterim.
Sonuç ve son birkaç söz
Günümüzde obskürantizmden bahsetmek bu nedenlerden dolayı abesle iştigaldir. Ansiklopedilerin girişinin yasaklanması doğru değil ancak mümkün de değil. Önemli olan işleyen bir idrake sahip olmak veya bunun için çabalamak.
Ancak idrak ile bilgi yığını harmanlanınca üretebilir ve medeniyete katkıda bulunabiliriz. Aksi takdirde tüketir ve sınıflara ayrılırız. Her zaman olduğu gibi tercih yine bizim...
-nbsas-
Yorum Gönder