Fen bilimlerinin en temel yasalarından biri de: Enerjinin veya maddenin yok olmayıp dönüştüğüdür. Öyle ki bir şeyi asla yok edemeyiz, silemeyiz. Kökünü kazıdığımızı zannetsek de o şey başka bir formda varlığını korur.
Bu yazıda "silmek" denilen eylemin, temsil ettiği müessese bakımından düşünülenin aksine daha farklı bir neticesi olduğuna değineceğim, hatırlatacağım.
Silgiler
Konunun esasına girmeden önce silgilerin tarihi ile ilgili ve konunun anlatımına faydası dokunacak, ilginç bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Ressamların silgisi
Kelimenin gerçek anlamındaki, Şu an kolaylıkla ulaşabileceğimiz kauçuk ve plastik bazlı silgilerden önce insanlar nakşettikleri eserleri başka bir yöntemle "siliyor"du. Bu anlamda silgiler başka bir maddeden meydana geliyordu: Buğday ve devamında ekmek.
Daha çok ressamların kullandığı bu teknik, çok işlevsel olmasa da gayet iyi iş görüyordu. Öyle ki bu kullanım, günümüzde hala bir resim tekniği olarak yaşamakta. Tuval temizleniyor, beyaz renk öne çıkıyordu. Görünürde ekmek veya silgi, tuvali temizliyordu ancak nakşedilen silinmiyordu, silinmiyor.
Silgi imkansızlığı
Temizlenen tuval veya alan, nakış(herhangi bir etkileme eylemi) öncesi haline dönse de nakış silinmez, yer değiştirir. Bu yeni yer eski yöntemde ekmeğin ta kendisidir, günümüzde ise silgi dediğimiz şey her ne madde ise orada.
Silmek, bu anlamda yer değiştirmektir. Yer değiştirmek yani dönüşmek. Bu dönüşüm ilelebet devam edebilir. Yalnız nakışın, her zaman var olacağı bir yer de mevcut olacaktır.
Silgi imkansızlığının başka alanlara etkisi
Buna ister "silgi imkansızlığı" deyin ister "enerjinin değişimi yasası". Hepsi aynı kapıya çıkacaktır. Yalnız benim kullanacağım kavram, benim anlatımıma uygunluğu açısından "silgi imkansızlığı" olacaktır.
Silgi imkansızlığı her alana sirayet eden bir kavramdır. Öyle ki antik nakıştan günümüz dijital donanımlarına kadar bunu tespit edebilirsiniz.
Bilişimde
Telefonlardan fotoğraf silmek olsun, bilgisayarlardan veri silmek olsun; bir şekilde, bu alanda, "silme" işlemi anılır. Yalnız sistemin, şu an için, yapı taşları olan ikili kodlama(binary) düzeni buna elverişli değildir.
Birler ve sıfırlar(1-0)dan inşa edilen her veri depolandığı donanım bakımından ilginç bir ölümsüzlük elde eder. Öyle ki "sil" emri verilse dahi mevzu bahis veriler döüştürülerek depolanır. Evet, görünürde alan açılmış, silinmiş gibi gözükür. Yalnız bu sadece bir aldatmacadır. Çünkü bu veriler de silinmemiştir, yalnızca dönüştürülmüştür.
İdeolojilerde
Kökeni her ne olursa olsun bir ideoloji asla yok olmaz. Öyle ki bazen bastırılabilir, azınlığa itilebilir. Ancak ileride, malum ideoloji sivrilebilme kabiliyetine haizdir.
Sivrilemese dahi bir başka hemcinsinin vücudunda kendine hayat bulur. Belki ana ilkeleri dahi şekillendirir. Ya da bir asalak gibi hemcinsine nüfuz eder.
Tarihi süreçte
Dünya üzerindeki her milim bir geçmişe, bir tarihe sahiptir. Öyleki bu tarih silsile halinde meydana gelir, gökten zenbille inmez. İşte bu silsile bir dönüşümün habercisidir.
En yüzeysel örnek devletlerin selefleri üzerinden verilebilir. Genelde devletler, kendileri her ne kadar kabul etmeseler de, halef-selef ilişkisine tabidirler. Coğrafi anlamda analiz edildiğinde kendini daha bir belli eden bu durum "kaçınılmaz" olarak nitelendirilebilir.
İnsanda
Aynı nehirde iki defa yıkanılmaması durumu muhtelif yorumlarla her konuya malzeme edilebilir. Örneğin "insan" bu anlamda düşünüldüğünde ilelebet bir değişime mahkumdur. Halbuki insan, sil baştan yenilenemez. Her şeyin muhtevasında olduğu gibi insan da tekamül ile varlığını idame ettirir. Tekamülle yani dönüşümle.
Zaman gibi insan da sabit ve mutlak değildir. Ancak bu, onun eski formunu ortadan kaldırdığına delil olamaz. Öyle ki eski form veya biçim veyahut hal; bir sonraki hale dönüşüm için kaynak teşkil eder. Eski hal silinmez, tekamül eder, dönüşür.
Bunlara ek olarak; "unutmak" da yalnızca şekil değiştirmiş bir dönüşümdür. Öyle ki unutmak, silmek gibi düşünülürse imkansız bir hal alır. Unutulanlar hala aklımızın bir köşesindedir ancak biz oraya gidecek yolu tayin edemiyoruz.
Son birkaç söz
Silgi imkansızlığı kavramı sırtını temellendirilmiş bir yasaya dayadığı için, hayata, her anlamda nüfuz imkanına sahiptir. Bu nedenle dönüşüm her an yaşanmaktadır.
"Silmek" dediğimiz olay yalnızca özel isimlendirilmiş bir dönüşümden ibarettir. Bu dönüşümün bu isimlendirmeye sahip olması onu diğerlerinden ayırt etmektedir.
Farklılık; diğer dönüşümlerin aksine "silme"nin, "aldatıcı" olmasından kaynaklanır.
Bu yazıda "silmek" denilen eylemin, temsil ettiği müessese bakımından düşünülenin aksine daha farklı bir neticesi olduğuna değineceğim, hatırlatacağım.
Silgiler
Konunun esasına girmeden önce silgilerin tarihi ile ilgili ve konunun anlatımına faydası dokunacak, ilginç bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Ressamların silgisi
Kelimenin gerçek anlamındaki, Şu an kolaylıkla ulaşabileceğimiz kauçuk ve plastik bazlı silgilerden önce insanlar nakşettikleri eserleri başka bir yöntemle "siliyor"du. Bu anlamda silgiler başka bir maddeden meydana geliyordu: Buğday ve devamında ekmek.
Daha çok ressamların kullandığı bu teknik, çok işlevsel olmasa da gayet iyi iş görüyordu. Öyle ki bu kullanım, günümüzde hala bir resim tekniği olarak yaşamakta. Tuval temizleniyor, beyaz renk öne çıkıyordu. Görünürde ekmek veya silgi, tuvali temizliyordu ancak nakşedilen silinmiyordu, silinmiyor.
Silgi imkansızlığı
Temizlenen tuval veya alan, nakış(herhangi bir etkileme eylemi) öncesi haline dönse de nakış silinmez, yer değiştirir. Bu yeni yer eski yöntemde ekmeğin ta kendisidir, günümüzde ise silgi dediğimiz şey her ne madde ise orada.
Silmek, bu anlamda yer değiştirmektir. Yer değiştirmek yani dönüşmek. Bu dönüşüm ilelebet devam edebilir. Yalnız nakışın, her zaman var olacağı bir yer de mevcut olacaktır.
Silgi imkansızlığının başka alanlara etkisi
Buna ister "silgi imkansızlığı" deyin ister "enerjinin değişimi yasası". Hepsi aynı kapıya çıkacaktır. Yalnız benim kullanacağım kavram, benim anlatımıma uygunluğu açısından "silgi imkansızlığı" olacaktır.
Silgi imkansızlığı her alana sirayet eden bir kavramdır. Öyle ki antik nakıştan günümüz dijital donanımlarına kadar bunu tespit edebilirsiniz.
Bilişimde
Telefonlardan fotoğraf silmek olsun, bilgisayarlardan veri silmek olsun; bir şekilde, bu alanda, "silme" işlemi anılır. Yalnız sistemin, şu an için, yapı taşları olan ikili kodlama(binary) düzeni buna elverişli değildir.
Birler ve sıfırlar(1-0)dan inşa edilen her veri depolandığı donanım bakımından ilginç bir ölümsüzlük elde eder. Öyle ki "sil" emri verilse dahi mevzu bahis veriler döüştürülerek depolanır. Evet, görünürde alan açılmış, silinmiş gibi gözükür. Yalnız bu sadece bir aldatmacadır. Çünkü bu veriler de silinmemiştir, yalnızca dönüştürülmüştür.
İdeolojilerde
Pseudo-Feminist yaklaşım ve Anti-Trans ideolojisi giriftliği |
Kökeni her ne olursa olsun bir ideoloji asla yok olmaz. Öyle ki bazen bastırılabilir, azınlığa itilebilir. Ancak ileride, malum ideoloji sivrilebilme kabiliyetine haizdir.
Sivrilemese dahi bir başka hemcinsinin vücudunda kendine hayat bulur. Belki ana ilkeleri dahi şekillendirir. Ya da bir asalak gibi hemcinsine nüfuz eder.
Tarihi süreçte
Halef-selef ilişkisi |
Dünya üzerindeki her milim bir geçmişe, bir tarihe sahiptir. Öyleki bu tarih silsile halinde meydana gelir, gökten zenbille inmez. İşte bu silsile bir dönüşümün habercisidir.
En yüzeysel örnek devletlerin selefleri üzerinden verilebilir. Genelde devletler, kendileri her ne kadar kabul etmeseler de, halef-selef ilişkisine tabidirler. Coğrafi anlamda analiz edildiğinde kendini daha bir belli eden bu durum "kaçınılmaz" olarak nitelendirilebilir.
İnsanda
Aynı nehirde iki defa yıkanılmaması durumu muhtelif yorumlarla her konuya malzeme edilebilir. Örneğin "insan" bu anlamda düşünüldüğünde ilelebet bir değişime mahkumdur. Halbuki insan, sil baştan yenilenemez. Her şeyin muhtevasında olduğu gibi insan da tekamül ile varlığını idame ettirir. Tekamülle yani dönüşümle.
Zaman gibi insan da sabit ve mutlak değildir. Ancak bu, onun eski formunu ortadan kaldırdığına delil olamaz. Öyle ki eski form veya biçim veyahut hal; bir sonraki hale dönüşüm için kaynak teşkil eder. Eski hal silinmez, tekamül eder, dönüşür.
Bunlara ek olarak; "unutmak" da yalnızca şekil değiştirmiş bir dönüşümdür. Öyle ki unutmak, silmek gibi düşünülürse imkansız bir hal alır. Unutulanlar hala aklımızın bir köşesindedir ancak biz oraya gidecek yolu tayin edemiyoruz.
Son birkaç söz
Silgi imkansızlığı kavramı sırtını temellendirilmiş bir yasaya dayadığı için, hayata, her anlamda nüfuz imkanına sahiptir. Bu nedenle dönüşüm her an yaşanmaktadır.
"Silmek" dediğimiz olay yalnızca özel isimlendirilmiş bir dönüşümden ibarettir. Bu dönüşümün bu isimlendirmeye sahip olması onu diğerlerinden ayırt etmektedir.
Farklılık; diğer dönüşümlerin aksine "silme"nin, "aldatıcı" olmasından kaynaklanır.
-nbsas-
Güzel yazı
YanıtlaSil