Düşünmek, kelimelerin hapsinde gerçekleşen bir eylemdir. Kelimeler çizer düşünmenin sınırlarını. Kelimeler, yani dil... Öyle ki bu kısıtlama karşısında insan, bir hayli acizdir. Ancak bu acziyet mutlak değildir. Yalnızca birkaç "talihli", malum sınırın ötesini adımlayabilir.
Bu yazıda Nasyonel Sosyalizm'in tam olarak ne olduğundan, onu oluşturan faktörlerden ve onun tebdil-i kıyafet olan potansiyel seleflerinden bahsedeceğim.
Kavramın etimolojisi ve çağrıştırdıkları
Nasyonel veya nasyonal(diller arası kötü bir geçiş olmuş) kelimesinin, ilk olarak, Fransızca(13.yy) kaynaklı "nacion" kelimesinden türediği ve günümüze ulaştığı kaydedilmiştir. Ancak Latince'de de aynı formda kendini gösterdiğinden, bu kelime köken bakımından muallakta kalmıştır diyebiliriz.
"Nasyon" (nation) kökünün her iki dilde de "doğum", "doğmuş olan", "doğumla oluşan akrabalık" anlamına gelen bu kelime (national), günümüzde ve yakın tarihte "milli" veya "ulusal" anlamına gelmektedir.
Sosyalizm kelimesinin kökündeki "sosyal" kelimesi(Latince kök- socius) ise "yoldaşlık eden", "cana yakın", "toplumsal", "topluma uygun" anlamlarına gelmektedir. Sondaki "-izm" ise bu kavram etrafında toplanan taraftarları(toplumcu, sosyalist) temsil eder.
Toparlayacak olursak; nasyonel sosyalizm kavramı, ulusal sosyalizm veya milliyetçi toplumculuk gibi de ifade edilebilir, çevrilebilir.
Kavrama hayat veren ortam ve faktörler
Bu kavramın, tarihte eşleştirilebileceği zaman dilimi, ilk akla geldiği üzere, "Nazi Almanyası" dır. Öyle ki bu aralıkta iktidara gelen, kısa ismiyle, Alman İşçi Partisi'nin temel düsturu bir başka deyişle ideolojisi bu kavrama dayanıyordu.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da, her anlamda, bir fetret devri yaşanıyordu. Halk fakirleşmiş, devletler yıpranmıştı. İmparatorlukların son nefesiyle türeyen onlarca devletin çoğu, gayeden yoksun bir varlıkla vücut bulmuştu. Başta Avrupa olmak üzere Dünya'nın dört bir yanında aynı kelimeler: Buhran, bunalım...
Genel tablo bu şekildeyken Almanya özelinde durum çok daha vahim. Malum savaş ve muharabeler silsilesi sonunda mağlup olan Almanya, yukarıdaki tabloya ek olarak, siyasi anlamda da çok külfetli sözleşmelerin imzacısı olmak zorunda kalmış, toprak bütünlüğü büyük oranda tehlikeye girmişti.
Bu esnada, bahsi geçen düsturla Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistiche Deutsche Arbeiterpartei) kurulur. Adolf Hitler, parti kurulmadan birkaç sene önce yazdığı "Kavgam"(Mein Kampf) adlı otobiyografik kitap ve siyasi manifestosunda izleyeceği yolu ana hatlarıyla çizmiş ve bunalım haline her parti gibi bir "çare" bulmuştur.
Malum kitapla partinin düsturunda iki ana unsur mevcuttur: Irkçılık ve Hayat sahası.
Düsturda yer alan ırk Almanca'da halk (Volk) diye karşılanmıştır: Arı, saf olan Arya halkı/ırkı. Yine düstura göre yüceltilmeye layık olan en üstün ırk Aryalardır. Öyle ki onların çöpçüsü dahi diğer devletlerin başkanlarından üstün bir konuma sahiptir.
Hayat sahası anlayışında ise, üstün ırk kabul edilen Aryaların yaşamlarını idame ettirmeleri için gereken "toprak fetihlerinin" meşruluğundan bahsedilmektedir. Düstura göre, başka ırklarla karışmaları yasak ve "tehlikeli" olan Aryalar, istedikleri kadar genişlemeliler, buna engel olmak "akıl almaz" bir şeydir.
Partinin çaresi bu anlayışın kabulünden ibarettir. Öyle ki bu çare, Almanya'nın yükselişine giden "tek" yoldur.
Arya ırkının mensubu olan kimseler için bir umut ışığı niteliğinde olan bu anlayış milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Gaz odaları, SS'lerin zülmu, Yahudi soykırımı gibi rezil olaylarla anılan Nasyonal Sosyalizm düsturu, İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli aktörü oldu.
Kavramın kategorilendirilmesi
Mussolini'nin öncüsü olduğu İtalya'daki Faşizm, bir anlamda bu düstur ile aynı kefeye konulmaktadır. Aynı kefede bir araya getirilen bu iki mefhum "totalitarizm" adı altında birleştirildi.
Buna ek olarak bu iki kavram arasındaki en temel farkı şöyledir: Faşizm'de devlet bir erektir, amaçtır. Devlet insanlar gibi yaşar ancak onlardan önce var olmuştur. Bundan dolayı milletler veya kavimler, devletten sonra meydana gelmiştir.
Nasyonel sosyalizme göreyse devlet bir amaç değil araçtır. Öyle ki önemli olan halktır(Volk). Halk yani Aryalar, üstün olduğundan diğer ırklara egemendir ve sınıf kavgasına bundan dolayı mahal yoktur.
Son birkaç söz
Kelimelerle kurulan düzenler, kelimelerle yıkılır, bozulur. Batıni-Selçuklu, Katolik Kilise-Protestan Kilise, İmparatorluk-Ulus Devlet çatışmaları hep bu modele tabidir. Öyle ki devamında, Nasyonel sosyalist görüşün "hukuka uygunluğu" tartışması "insan hakları" kavramı ile sonuçlandırılmaya çalışılmıştır.
Kelimeler, mânâlarıyla kâimdir. Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkum olduğundan, her bir söz ve kavram olabildiğince bilinçli sarf edilmelidir. Yalnız bu çaba dahi mevzuu bahis selefleri tahtlarından edebilir.
Bu yazıda Nasyonel Sosyalizm'in tam olarak ne olduğundan, onu oluşturan faktörlerden ve onun tebdil-i kıyafet olan potansiyel seleflerinden bahsedeceğim.
Kavramın etimolojisi ve çağrıştırdıkları
Nasyonel veya nasyonal(diller arası kötü bir geçiş olmuş) kelimesinin, ilk olarak, Fransızca(13.yy) kaynaklı "nacion" kelimesinden türediği ve günümüze ulaştığı kaydedilmiştir. Ancak Latince'de de aynı formda kendini gösterdiğinden, bu kelime köken bakımından muallakta kalmıştır diyebiliriz.
"Nasyon" (nation) kökünün her iki dilde de "doğum", "doğmuş olan", "doğumla oluşan akrabalık" anlamına gelen bu kelime (national), günümüzde ve yakın tarihte "milli" veya "ulusal" anlamına gelmektedir.
Sosyalizm kelimesinin kökündeki "sosyal" kelimesi(Latince kök- socius) ise "yoldaşlık eden", "cana yakın", "toplumsal", "topluma uygun" anlamlarına gelmektedir. Sondaki "-izm" ise bu kavram etrafında toplanan taraftarları(toplumcu, sosyalist) temsil eder.
Toparlayacak olursak; nasyonel sosyalizm kavramı, ulusal sosyalizm veya milliyetçi toplumculuk gibi de ifade edilebilir, çevrilebilir.
Kavrama hayat veren ortam ve faktörler
Bu kavramın, tarihte eşleştirilebileceği zaman dilimi, ilk akla geldiği üzere, "Nazi Almanyası" dır. Öyle ki bu aralıkta iktidara gelen, kısa ismiyle, Alman İşçi Partisi'nin temel düsturu bir başka deyişle ideolojisi bu kavrama dayanıyordu.
1.Dünya Savaşı sonrası Avrupa |
Genel tablo bu şekildeyken Almanya özelinde durum çok daha vahim. Malum savaş ve muharabeler silsilesi sonunda mağlup olan Almanya, yukarıdaki tabloya ek olarak, siyasi anlamda da çok külfetli sözleşmelerin imzacısı olmak zorunda kalmış, toprak bütünlüğü büyük oranda tehlikeye girmişti.
Bu esnada, bahsi geçen düsturla Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistiche Deutsche Arbeiterpartei) kurulur. Adolf Hitler, parti kurulmadan birkaç sene önce yazdığı "Kavgam"(Mein Kampf) adlı otobiyografik kitap ve siyasi manifestosunda izleyeceği yolu ana hatlarıyla çizmiş ve bunalım haline her parti gibi bir "çare" bulmuştur.
Malum kitapla partinin düsturunda iki ana unsur mevcuttur: Irkçılık ve Hayat sahası.
Düsturda yer alan ırk Almanca'da halk (Volk) diye karşılanmıştır: Arı, saf olan Arya halkı/ırkı. Yine düstura göre yüceltilmeye layık olan en üstün ırk Aryalardır. Öyle ki onların çöpçüsü dahi diğer devletlerin başkanlarından üstün bir konuma sahiptir.
Hitler'in Arya Irkı |
Partinin çaresi bu anlayışın kabulünden ibarettir. Öyle ki bu çare, Almanya'nın yükselişine giden "tek" yoldur.
Munchengladbach Katedrali - 20 Kasım 1945 / Almanya |
Kavramın kategorilendirilmesi
Mussolini'nin öncüsü olduğu İtalya'daki Faşizm, bir anlamda bu düstur ile aynı kefeye konulmaktadır. Aynı kefede bir araya getirilen bu iki mefhum "totalitarizm" adı altında birleştirildi.
Totaliter rejim kontrolü |
Nasyonel sosyalizme göreyse devlet bir amaç değil araçtır. Öyle ki önemli olan halktır(Volk). Halk yani Aryalar, üstün olduğundan diğer ırklara egemendir ve sınıf kavgasına bundan dolayı mahal yoktur.
Son birkaç söz
Kelimelerle kurulan düzenler, kelimelerle yıkılır, bozulur. Batıni-Selçuklu, Katolik Kilise-Protestan Kilise, İmparatorluk-Ulus Devlet çatışmaları hep bu modele tabidir. Öyle ki devamında, Nasyonel sosyalist görüşün "hukuka uygunluğu" tartışması "insan hakları" kavramı ile sonuçlandırılmaya çalışılmıştır.
Kelimeler, mânâlarıyla kâimdir. Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkum olduğundan, her bir söz ve kavram olabildiğince bilinçli sarf edilmelidir. Yalnız bu çaba dahi mevzuu bahis selefleri tahtlarından edebilir.
-nbsas-
Giriş için kurulan cümleler başlıktaki kavramla ilgili durmuyor. Kavramların düşünmeyi şekillendirmesi doğrudur ama bu konuyla ilgisi nedir çok anlam vermek mümkün değil. Başlık çok şey vadederken içerik çok sığ olmuş gibi. Güzel cümleler kurulmaya çalışırken aynı çaba metnin zenginliğini oluşturmak için harcanmamış.
YanıtlaSilKonuyu ayrıntılı işleme iddiasında değildim. Öyle ki burada yer alan yazılar genellikle "deneme" şeklindedir. Bu nedenle ayrıntıya inilmesi onları, her ne kadar iddialı başlıklara sahip olsalar da, temel mantığından uzaklaştıracaktır. Metni zenginleştirmek adına tavsiyeleriniz varsa, buarada belirtmenizi çok isterim.
Sil