Yedisinden yetmişine insanları etkisi altına alan ve onları bir ortamda toplayan son teknoloji bir enstrüman: Sosyal medya. Çok değil 10-15 senedir kullanılan bir kavram bu. Oldukça genç olan bu kavramın temsil ettikleri insanlık tarihi kadar eski.
Dünden bugüne sosyal medya
Önce kavram üzerinden gidelim, böylelikle neyle uğraştığımızı daha iyi anlayabiliriz.
Sosyal medya, tek yönlü bilgi paylaşımının yerine çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımının esas olduğu alanlardır. Burada yer alan "bilgi" kelimesi yerine daha çok "içerik" kelimesi kullanılmaktadır. Öyle ki sosyal medya, içerik üreticisinin postaladığı ve alıcısının tüm dünya olduğu bir açık mektuba benzetilebilir.
Şüphesiz bu mecranın oluşumu Şubat - 2004'te açılan Facebook iledir. Bundan evvel oluşturulmuş benzeri site-yazılım mevcuttur. Ancak ilk zamanlarından itibaren hiçbiri Facebook kadar dünya çapında böyle bir etkiye kavuşmamıştır.
Bu "sosyal medya patlaması" sonraları kendini daha spesifik alanlara indirgemiştir. Örneğin Twitter ve Instagram; Facebook'ta yer alan paylaşım seçeneklerinin tekil örnekleridirler. Twitter'da önemli olan kelimeler iken Instagram'da fotoğraflardır.
Bu üç örneğin haricinde daha birçok sosyal medya kategorisine girebilecek site-yazılım bulunmaktadır. Youtube da başı çeken bir sosyal medya alanıdır. Bununla beraber bloglar ve forumlar da bu kategori altında sayılabilir.
Sosyal medya ve insan doğası
Neye sosyal medya denir ve sosyal medya hangi alanlarda kendini gösterir sorusuna kabaca yanıt verdiğimize göre asıl konumuza geri dönebiliriz.
Bu iki kavramı aslında iki açıdan değerlendirecektim: İçerik tüketicisi ve içerik üreticisi açısından. Ancak bunun yanlış olduğu kanaatine vardım. Çünkü sosyal medya alanlarına inen neredeyse herkes, her iki statüye de sahip. Bu yüzden onları, üretici tüketici diye ayırt edip incelemektense, bu özelliklere sahip tek bir insanı incelemek daha mantıklı olur diye düşünüyorum.
Sosyal medyada yer alan bir insan esasen tüketici rol oynar: tweetleri okur, videoları izler, gönderileri beğenir... Ancak hiç azımsanamayacak sayıda insan tüketmekle beraber üretime de katılır: tweet atar, video yayınlar, gönderi paylaşır.
İnsan doğası gereği tüketme eğilimlidir. Bununla birlikte bu tüketme eğiliminin insanın fiziksel özellikleri(bedeni) nedeniyle olduğunu da eklemeliyiz. Öyle ki "doğası gereği" lafı zaten onun maddiyatına yöneliktir. Üretim ise bu gibi ihtiyaçların temini için gereklidir.
Sosyal medyadaki üretim-tüketim döngüsü de büyük oranda bu sebeplere dayanmaktadır. Ancak üretimde yer alan birkaç faktör, geleneksel üretimin seviye atlamış hali gibidir.
Sosyal medyada içerik üretiminde genelde şu mesajlar verilmekte: "Ben de varım", "Benim de farkıma varın". Geleneksel üretimin de bir faktörü olan bu "varlık çabası" sosyal medyada en önde ilerleyen hedef rolünde. Öyle ki hayatının her anını insanların gözü önüne sermeye çalışmanın, onlardan "like" beklemenin, ilgi görmek istemenin nihai hedefi budur.
Sosyal medyayı oluşturan alanlar başlangıçta bu amaca hizmet etmek için mi kuruldular bilmiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu alanların "modern insan"ın evrimi sorunu için gerekli çözümü sundukları kesin.
İçerik üretimindeki kavram çıkmazı
Burada "üretim" adıyla andığım içerikler elbetteki bu tabire uygun değil. Bu tabiri kullanmamın nedeni sadece, tüketimdeki içeriklerle onları ayrıştırmak istememdi.
Öyle ki nitelik yönünden zengin olan içeriklerin üretimi de sosyal medya ortamında mevcut olabiliyor ve bu oldukça umut verici. Ancak ne yazık ki nitelik yönünden bu başarıyı yakalayanlar nicelik yönünden buna sahip değiller.
Son birkaç söz
Özel hayatın ve başta mahremiyetin kökünü kazıyan bu sosyal medya alanları insanlara, asırlardır aradıkları ve tadını unutamadıkları yasak meyveyi gümüş tepside sunuyor. Bu durum karşısında şuursuzluğa düşen insan ise halinden oldukça memnun. Öyle ya bir an olsun durup düşünmeye dahi vakitleri yok.
Dünden bugüne sosyal medya
Önce kavram üzerinden gidelim, böylelikle neyle uğraştığımızı daha iyi anlayabiliriz.
Sosyal medya, tek yönlü bilgi paylaşımının yerine çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımının esas olduğu alanlardır. Burada yer alan "bilgi" kelimesi yerine daha çok "içerik" kelimesi kullanılmaktadır. Öyle ki sosyal medya, içerik üreticisinin postaladığı ve alıcısının tüm dünya olduğu bir açık mektuba benzetilebilir.
Şüphesiz bu mecranın oluşumu Şubat - 2004'te açılan Facebook iledir. Bundan evvel oluşturulmuş benzeri site-yazılım mevcuttur. Ancak ilk zamanlarından itibaren hiçbiri Facebook kadar dünya çapında böyle bir etkiye kavuşmamıştır.
Bu "sosyal medya patlaması" sonraları kendini daha spesifik alanlara indirgemiştir. Örneğin Twitter ve Instagram; Facebook'ta yer alan paylaşım seçeneklerinin tekil örnekleridirler. Twitter'da önemli olan kelimeler iken Instagram'da fotoğraflardır.
Bu üç örneğin haricinde daha birçok sosyal medya kategorisine girebilecek site-yazılım bulunmaktadır. Youtube da başı çeken bir sosyal medya alanıdır. Bununla beraber bloglar ve forumlar da bu kategori altında sayılabilir.
Sosyal medya ve insan doğası
Neye sosyal medya denir ve sosyal medya hangi alanlarda kendini gösterir sorusuna kabaca yanıt verdiğimize göre asıl konumuza geri dönebiliriz.
Bu iki kavramı aslında iki açıdan değerlendirecektim: İçerik tüketicisi ve içerik üreticisi açısından. Ancak bunun yanlış olduğu kanaatine vardım. Çünkü sosyal medya alanlarına inen neredeyse herkes, her iki statüye de sahip. Bu yüzden onları, üretici tüketici diye ayırt edip incelemektense, bu özelliklere sahip tek bir insanı incelemek daha mantıklı olur diye düşünüyorum.
Sosyal medyada yer alan bir insan esasen tüketici rol oynar: tweetleri okur, videoları izler, gönderileri beğenir... Ancak hiç azımsanamayacak sayıda insan tüketmekle beraber üretime de katılır: tweet atar, video yayınlar, gönderi paylaşır.
İnsan doğası gereği tüketme eğilimlidir. Bununla birlikte bu tüketme eğiliminin insanın fiziksel özellikleri(bedeni) nedeniyle olduğunu da eklemeliyiz. Öyle ki "doğası gereği" lafı zaten onun maddiyatına yöneliktir. Üretim ise bu gibi ihtiyaçların temini için gereklidir.
Sosyal medyadaki üretim-tüketim döngüsü de büyük oranda bu sebeplere dayanmaktadır. Ancak üretimde yer alan birkaç faktör, geleneksel üretimin seviye atlamış hali gibidir.
Sosyal medyada içerik üretiminde genelde şu mesajlar verilmekte: "Ben de varım", "Benim de farkıma varın". Geleneksel üretimin de bir faktörü olan bu "varlık çabası" sosyal medyada en önde ilerleyen hedef rolünde. Öyle ki hayatının her anını insanların gözü önüne sermeye çalışmanın, onlardan "like" beklemenin, ilgi görmek istemenin nihai hedefi budur.
Sosyal medyayı oluşturan alanlar başlangıçta bu amaca hizmet etmek için mi kuruldular bilmiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu alanların "modern insan"ın evrimi sorunu için gerekli çözümü sundukları kesin.
İçerik üretimindeki kavram çıkmazı
Burada "üretim" adıyla andığım içerikler elbetteki bu tabire uygun değil. Bu tabiri kullanmamın nedeni sadece, tüketimdeki içeriklerle onları ayrıştırmak istememdi.
Öyle ki nitelik yönünden zengin olan içeriklerin üretimi de sosyal medya ortamında mevcut olabiliyor ve bu oldukça umut verici. Ancak ne yazık ki nitelik yönünden bu başarıyı yakalayanlar nicelik yönünden buna sahip değiller.
Son birkaç söz
Özel hayatın ve başta mahremiyetin kökünü kazıyan bu sosyal medya alanları insanlara, asırlardır aradıkları ve tadını unutamadıkları yasak meyveyi gümüş tepside sunuyor. Bu durum karşısında şuursuzluğa düşen insan ise halinden oldukça memnun. Öyle ya bir an olsun durup düşünmeye dahi vakitleri yok.
-nbsas-
Yorum Gönder