Yazıyı okumaya başlamadan evvel, Karma İnsan© yazarları hakkında birkaç şey belirtmek istiyorum. Blog'un kurucusu ve ilk yazarı olan ben, nbsas, bu işe başlarken yalnızdım. Ancak zamanla(3 ay oldu) yeni yazarlar eklenmeye başladı. Bunu söyleyince "amma da çok yazar var" gibi duruyor, evet. Ancak şu anda benle beraber 3 yazar bulunmakta.
Bunun haricinde yazarların özelliklerinden ve rollerinden de bahsetmeliyim. Malumunuz olduğu üzere mevcut olan 3 yazar da ayrı kişiler. Her bir kişi kendi bakış açısıyla konuları ele almaktadır. Bu anlamda taraflılık kaçınılmaz olup aksini iddia etmek, boşuna ve ahmakça bir uğraştır. Ben yani nbsas, her hafta asgari olarak 1 yazı yayınlıyorum. Mevcut ve müstakbel diğer yazarlar için, şu anda, yazı yazma sıklığı bu şekilde bir rutine bağlı değildir.
Yazarlar yazılarını kendi adlarına kendi hesaplarından yayınlayabilecekleri gibi benim hesabım üzerinden de bu imkana sahiptirler, bu yazıda da böyle bir durum söz konusudur. Önceki yazılarımdan da anlayacağınız üzere, ben, her şeyden evvel olabildiğince tarafsız ve bütünleyici olmaya çabalıyorum. Aldığım geri dönüşler de bu anlamda bana yardımcı oluyor.
Bunları kısaca belirttikten sonra sizi yeni yazarımızın ilk yazısıyla baş başa bırakıyorum...
Doğanın Eşsiz Güzelliği
Günümüzde büyük şehirlerde yetişen çocukların en büyük eksikliği doğayla olan bağlarının kopması ve duvarlarla çevrili bir alanda suni bir hayat sürmesidir. Doğa dediğimiz fenomen yeryüzü şekillerini, bitkileri ve hayvanları içine alan sınırları belirsiz geniş bir kapsamı ifade etmektedir. Allah’ın eşsiz bir güzellikte ve dengede yarattığı doğa, insanın ebedi mekanına gitmeden önceki durağı olmakla birlikte birçok canlıya da ev sahipliği yapmaktadır. Bilimin şu ana kadar saptadığı bitki ve çiçek türü sayısının 400 bini aştığı, hayvan türünün ise tanımlanmış ve sınıflandırılmış olmak üzere 1 milyon 350 bini aştığı tahmin edilmektedir.
Doğa Bir Okuldur.
Felsefe tarihinde birçok düşünür doğanın insanı eğitimde önemli bir gücünün olduğunu vurgulamış ve buna yönelik eserler kaleme almıştır. Örneğin; Rousseau Emile’in eğitimini doğanın şefkatli kucağına bırakır. Emile kendi yaratılışının gereği doğayla huzur içinde ve dengeli bir şekilde büyür mutlu bir birey olur. Diğer bir düşünür İbn Tufeyl, Hay bin Yakzan’ı doğanın içinde bir adada tek başına büyütür ve burada Hay en yüce bilgi Allah’ın varlığı bilgisine ulaşır. Doğaya öylesine muhteşem bir gaye ve nizam vardır ki Hayy böylesine bir mükemmeliğin Allah tarafından yaratıldığı gerçeğini keşfeder. Diğer bir düşünür İbn Nefis Kamil’in bitkileri ve hayvanları inceleyerek nasıl insan-ı kamil (en olgun insan)olduğunu anlatır.
Doğa Allah’ın eseridir. Muhteşem bir dengede yaratılmıştır. Bir kelebeğin kanadındaki renklerin ahengi, bir arının bal peteğindeki işçiliği, bir okyanusun derinliğindeki sırrı. Görmesini bilen her insan için her biri ayrı bir mucize. İnsanı manevi buhrana sürükleyen ve yalnızlaştıran aslında doğayla arasına koyduğu mesafe. Allah insana gözünü doğaya çevirmesini emreder ve bir bozukluk görüyor musun diye sorar. Her şeyi mükemmel bir uyum için de yaratan Allah, insanı görmeye ve düşünmeye çağırır. Çünkü, düşünen bir insan için doğa bir sürü ders ile doludur.
Her şey Çocuklarımız İçin(!)
Yüzyılımızın söylemi: Her şey çocuklarımız için… Çevremize bir göz gezdirelim ve çocuklarımız için neler yaptığımızın bir çetelesini çıkaralım. Çocuklarımız için büyük duvarlı çok sınıflı güzel okullar yaptık içinde hiç kıpırdamadan derslerini dinlesinler diye. Okulların bahçelerine asfalt döşedik, toz toprağa bulaşmadan 10dk oynayıp teneffüs yapsınlar diye. Her yere parklar yaptık, suni çimlerle, birkaç kaydırak salıncakla oynayıp heveslerini alsınlar diye. AVM’ler yaptık içinde yesinler gezsinler alışveriş yapsınlar sabahtan akşama oyalansınlar diye. Bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları aldık, kimseyle konuşmadan bir köşede sessizce vakit geçirsinler diye.
Her şey çocuklarımız için derken aslında çocuklarımıza ne büyük kötülükler yapmışız. Çocuklarımızın ruhu artık duvarlar gibi soğuk, asfalt bahçeler gibi sert, suni çimler gibi yapmacık, AVM’ler gibi çıkarcı. Bilgisayar ve tabletleriyle vakit geçiren sosyal ilişki kurmaktan uzak, sınavlarla çevresindeki herkesi rakibi gören hastalıklı yapayalnız zavallı çocuklarımız.
Toplumdaki öfkenin, bitmez kavgaların, ilişkilerdeki samimiyetsizliğin, insanlardaki vefasızlığının nedeni aslında çocuklarımız için iyilik gördüğümüz yanlışlarımızmış. Oysaki sadece onları Allah’ın eşsiz bir denge ve mucizede yarattığı doğala iç içe bıraksak… İşte o zaman gelecek için umutlarımız devam edebilir. Sonuç olarak çocuklar için doğayla iç içe bir hayat zorunludur. Ayakları toprağa değmeli ki enerjilerini boşaltsınlar, binalar ve beton blokların değil ağaçların yeşilliklerin arasında dolaşsınlar ki huzur bulsunlar, suni değil rengarenk çiçeklere dokunsunlar ki ruhları inceleşsin, yüzleri gülsün.
Nursel ARSLAN
Yorum Gönder