Günümüzde(2017), dünyada, yaklaşık 7000 adet dil konuşulmaktadır. Bu diller ne yazık ki günden güne azalmaktadır. Elbette ki yerlerine yenileri gelememektedir. Esperanto tarzı dünya dili oluşturma çabaları da maalesef yetersiz daha doğrusu ilgisiz kalmaktadır. Bunlar bir yana dilbilim alanında çalışma yapan bilim insanları mevcut dilleri tarihi, coğrafi, kültürel ve yapısal olarak ayırmakta ve incelemeye çalışmaktadır. Ancak ortaya çıkan sonuçlar bazen gerçekten ilginç olabilmektedir.
Diller temel olarak iki ayrıma tabidir. Köken bakımından ve yapı bakımından diller. Bu ayrımların yapılması sadece dilbilimin kolay yapılabilmesi içindir. Bununla birlikte bu ayrımların işe yaramadığı yani ayrımları yapılmasının pek bir şey ifade etmediği alanlar da bulunmaktadır.
Köken bakımından diller
Köken bakımından diller daha çok tarihi olarak milletlerin, savaş ve ticaret gibi, birbirleriyle etkileşimi sonucu yapılan ayrımdır. Bunun yanında bu ayrım coğrafya temelli bir ayrımdır. Bu ayrıma göre diller "ailelere" ayrılmakta ve bu "aileler" genelde komşu milletlerden meydana gelmektedir. Bu hesaba göre milletler arasında az da olsa kültürel yakınlık bulunmalıdır.
Dil ailelerinde sorun
Çoğu kez bu ayrım sağlam sonuçlar verse de bu ayrıma getirilen sağlam bir eleştiri bulunmaktadır. Bu eleştiri bir doğu dili olarak kabul edilen Farsça ile Avrupa dillerinden olan eski ve modern İngilizcenin garip bir şekilde örtüşmesidir. Bu nedenle köken bakımından ayrımda, "Hint-Avrupa" dil ailesi denilerek bir çözüm getirilmeye çalışılmıştır. Ancak böyle bir deyimin kullanılması coğrafya temelli ayrım şartının ortadan kaldırılması demektedir. Bu da ayrımı anlamsızlaştırıyor.
Ancak benim bu konuyla ilgili bir antitezim var. Şöyle ki; tarihte devletlerin sınırları değişkenlik gösterdiğinden milletlerin yerleşimleri ve etkileşimleri de bunlardan bir hayli etkileniyordu. Bundan dolayı bugün Farsçanın konuşulduğu İran ve diğer komşu bölgelerin, Britanya adası veya Kuzey Avrupa ülkeleri ile bir alakası yok gibi gözükse de tarihin kayda almadığı veya günümüze ulaşmayan olgu ve olaylar bunu mümkün kılmıştır. Açıkçası böyle bir düşüncenin daha önce bir yerde söylenip söylenmediğini bilmiyorum. Ben yine de bunu burada belirtmek istedim.
Yapı bakımından diller
Dillerin aileler şeklinde ayrılmasından başka bir de daha bilimsel bir ayrımı vardır. Bu ayrım ismiyle mündemiç olduğu üzere yapısal ayrımdır. Bir dilin yapısal ayrımı daha çok o dilin grameri ile ilgilidir, dillerin konuşma mantığı ve ses düzeni de bu ayrımda belirleyici faktörlerdendir.
Bu ayrımda diller: Çekimli, eklemeli ve tek heceli olmak üzere ayrılırlar. Bu ayrım bittabi kelimelerin yapısal ayrımıdır. Bu adlandırmaların belirleyici özellikleri şunlardır:
Çekimli: Kelimeler zaman kalıpları açısından değişik formatlara girerler. Bu "değişik formatlar"; kelimeye getirilen basit bir ekin kelimeye etkisi olabildiği gibi, kelimenin baştan aşağı değişmesi anlamına da gelmektedir.
Eklemeli: Kelimelere; baştan, ortadan veya sondan getirilen eklerle başka anlamlar kazanabilmektedir. Çoğu kez kelime türetme çabaları yetersiz eklemelerle sonuçlanmaktadır. Türkçe bu alanda yer almaktadır.
Tek heceli: Bu gruptaki dillerde sözcükler tek bir heceden oluşur. Cümleyi meydana getiren sözcükler hiçbir ek almaz ve şekil değişikliğine uğramaz. Bu dillerde sözcüğün görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için sözcükleri ayırt etmek üzere çok zengin bir vurgu sistemi oluşturulmuştur. Kelime türleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim, hem sıfat, hem fiil, hem edat… ¹
Dipnot:
¹ : http://www.edebiyatogretmeni.org/yapilarina-gore-diller/
Diller temel olarak iki ayrıma tabidir. Köken bakımından ve yapı bakımından diller. Bu ayrımların yapılması sadece dilbilimin kolay yapılabilmesi içindir. Bununla birlikte bu ayrımların işe yaramadığı yani ayrımları yapılmasının pek bir şey ifade etmediği alanlar da bulunmaktadır.
Köken bakımından diller
Köken bakımından diller daha çok tarihi olarak milletlerin, savaş ve ticaret gibi, birbirleriyle etkileşimi sonucu yapılan ayrımdır. Bunun yanında bu ayrım coğrafya temelli bir ayrımdır. Bu ayrıma göre diller "ailelere" ayrılmakta ve bu "aileler" genelde komşu milletlerden meydana gelmektedir. Bu hesaba göre milletler arasında az da olsa kültürel yakınlık bulunmalıdır.
Dil ailelerinde sorun
Çoğu kez bu ayrım sağlam sonuçlar verse de bu ayrıma getirilen sağlam bir eleştiri bulunmaktadır. Bu eleştiri bir doğu dili olarak kabul edilen Farsça ile Avrupa dillerinden olan eski ve modern İngilizcenin garip bir şekilde örtüşmesidir. Bu nedenle köken bakımından ayrımda, "Hint-Avrupa" dil ailesi denilerek bir çözüm getirilmeye çalışılmıştır. Ancak böyle bir deyimin kullanılması coğrafya temelli ayrım şartının ortadan kaldırılması demektedir. Bu da ayrımı anlamsızlaştırıyor.
Ancak benim bu konuyla ilgili bir antitezim var. Şöyle ki; tarihte devletlerin sınırları değişkenlik gösterdiğinden milletlerin yerleşimleri ve etkileşimleri de bunlardan bir hayli etkileniyordu. Bundan dolayı bugün Farsçanın konuşulduğu İran ve diğer komşu bölgelerin, Britanya adası veya Kuzey Avrupa ülkeleri ile bir alakası yok gibi gözükse de tarihin kayda almadığı veya günümüze ulaşmayan olgu ve olaylar bunu mümkün kılmıştır. Açıkçası böyle bir düşüncenin daha önce bir yerde söylenip söylenmediğini bilmiyorum. Ben yine de bunu burada belirtmek istedim.
Yapı bakımından diller
Dillerin aileler şeklinde ayrılmasından başka bir de daha bilimsel bir ayrımı vardır. Bu ayrım ismiyle mündemiç olduğu üzere yapısal ayrımdır. Bir dilin yapısal ayrımı daha çok o dilin grameri ile ilgilidir, dillerin konuşma mantığı ve ses düzeni de bu ayrımda belirleyici faktörlerdendir.
Bu ayrımda diller: Çekimli, eklemeli ve tek heceli olmak üzere ayrılırlar. Bu ayrım bittabi kelimelerin yapısal ayrımıdır. Bu adlandırmaların belirleyici özellikleri şunlardır:
Çekimli: Kelimeler zaman kalıpları açısından değişik formatlara girerler. Bu "değişik formatlar"; kelimeye getirilen basit bir ekin kelimeye etkisi olabildiği gibi, kelimenin baştan aşağı değişmesi anlamına da gelmektedir.
Eklemeli: Kelimelere; baştan, ortadan veya sondan getirilen eklerle başka anlamlar kazanabilmektedir. Çoğu kez kelime türetme çabaları yetersiz eklemelerle sonuçlanmaktadır. Türkçe bu alanda yer almaktadır.
Tek heceli: Bu gruptaki dillerde sözcükler tek bir heceden oluşur. Cümleyi meydana getiren sözcükler hiçbir ek almaz ve şekil değişikliğine uğramaz. Bu dillerde sözcüğün görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için sözcükleri ayırt etmek üzere çok zengin bir vurgu sistemi oluşturulmuştur. Kelime türleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim, hem sıfat, hem fiil, hem edat… ¹
-nbsas-
Dipnot:
¹ : http://www.edebiyatogretmeni.org/yapilarina-gore-diller/
Yorum Gönder